Doğanın bu kadar kirlenmesinde sanayi kuruluşlarının korkunç payı bulunmaktadır. Kaynakların ölçüsüz ve bilinsizce kullanılması, atıkların doğaya sorumsuz şekilde bırakılması ve yasal düzenlemelerle ve genel kabul görmüş standartlarla belirlenen sınır değerlere aldırmadan üretim yapılması, doğanın tahrip olmasına, bu şekilde ekolojik dengelerin altüst olmasına, küresel ısınmaya ve iklim değişikliklerine kadar bir dizi tehlike yaratmaktadır. Sıvı, katı ve gaz halindeki atıklar, gelecekte dünyanın yaşanabilir olmasını tehdit eden boyutlara ulaşmıştır.
Sanayide 150 bin civarında kimyasal madde kullanılmaktadır ve her yıl bu rakam katlanarak büyümektedir. Bu kimyasal maddelerin insan sağlığı ve çevre koşulları üzerinde olumsuz etkileri 1960’lı yıllardan itibaren farkedilmeye başlanmıştır. Burada en fazla dikkat çeken konu ekosistem çeşitliliğinde azalmadır. Kimyasal maddelerin başlıca olumsuz etkileri şunlar olmuştur: kullanılabilir su kaynaklarının azalması, sucul organizmalar üzerinde zehirlenmelerin artması, biyobirikim yoluyla gıda zincirinin etkilenmesi, ekosistemde kalıcı değişiklikler ve insan sağlığının gittikçe bozulması.
Bu yüzden çevrenin ve insan sağlığının korunması amacıyla kimyasal maddelerin ve bunların atıklarının küresel çapta kontrolüne yönelik ülkeler arasında sözleşmeler yapılmaya başlanmıştır.
Ülkemizde de bu yönde çıkarılan yasal düzenlemelerde, doğayı kirleten tehlikeli maddelerin tanımları yapılmış ve bunlarla ilgili kısıtlayıcı yükümlülükler getirilmiştir.
Doğada canlılığın sürdürülebilmesi, bazı önemli maddelerin, tüketildiği oranda yeniden üretilmesini gerektirmektedir. Örneğin su vazgeçilmez bir maddedir. Bir döngü içinde su kullanıldıkça yenilenmesi gerekmektedir. Ekolojik döngü, doğada kullanılan maddelerin, yeniden kullanılabilir duruma gelmesi ve bu sürecin hep devam etmesidir. Ancak nüfusun atması, şehirleşmenin artması, sanayide su kullanımının artması, bitki örtüsünün tahrip olması ve suyun aşırı kullanılması, suyun ekolojik döngüsünü bozan faktörlerdir.
Endüstriyel test çalışmaları sırasında mevcut yasal düzenlemeler ve yerli ve yabancı birçok kuruluş tarafından yayınlanan ilgili standartlar dikkate alınmaktadır. İşletmelerin ihtiyaçları doğrultusunda kuruluşumuz endüstriyel testler çerçevesinde ekolojik testler de yapmaktadır.
Bu arada kuruluşumuz, TS EN ISO/IEC 17025 Deney ve Kalibrasyon Laboratuvarlarının Yeterliliği İçin Genel Şartlar standardına uygun olarak UAF Akreditasyon Kurumu'ndan akredite olmuştur ve bu çerçevede hizmet vermektedir.